Eski Tarım Orman ve Köyişleri Bakanı ve İYİ Parti Yozgat Milletvekili Lütfullah Kayalar Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde basın toplantısı düzenledi.
Önceki gün Yozgat’ta yaşanan dolu yağışı nedeniyle zarar gören çiftçilerin sorunları ve çözüm önerileri için TBMM’de bir basın açıklaması düzenleyen milletvekili Lütfullah Kayalar, “Çiftçimiz bu felaketin altından tek başına kalkamaz” dedi.
Lütfullah Kayalar’dan vergiler konusunda hükümete çağrı
Lütfullah Kayalar vergiler ve enflasyona da dikkat çeken Lütfullah Kayalar şu sözleri sarf etti:
“7 Haziran Cuma günü akşam saatlerinde Yozgat ilinde, belki de son 20-25 senede hiç eşine rastlanmamış bir şekilde aniden bir dolu yağması neticesinde bana intikal eden rakamlara göre 100 bin dekarın üzerindeki arazide buğday ve arpa ekimi gerçekten çok büyük bir hasar görmüş durumdadır. Yüzde 90’ı bu arazide, yüzde 90 oranındaki ekili tarlalarda şu an tamamen ürün alınamaz durumdadır. Bu gerçekten çok büyük bir afettir. Bu dolu ile ilgili ifade etmiştim, yanımda bir fotoğrafta getirdim.
Tarım İl Müdürlüğü’nün elemanları bu arazilerde tespitlerini yapıyorlar, yapacaklar. Bu tespitlerle birlikte Tarsin sigorta sistemi, bu sigortaya kayıt olmuş olanlar olmak üzere, onların yaptıkları başvurularla birlikte, bu tespitlerin neticesinde ümit ediyoruz ki kısa süre içerisinde bu sigorta sistemi çalışır ve çiftçilerimizin zararlarının en azından bir kısmı buradan karşılanmış olur.”
Lütfullah Kayalar daha sonra sözlerine şöyle devam etti:
“Ancak özellikle ifade etmek istiyorum ki, bu sadece Tarsin Sigorta Sistemi ile altından kalkılabilecek olan, çiftçimizin mağduriyetinin giderilebileceği bir afet değildir. Burada hükümet tarafından alınması gereken kararlar ve bununla ilgili alınması gereken kararlar ve birtakım tedbirler vardır.
Bunları kısaca ifade etmemiz gerekirse, bu afetten dolayı mağdur olan çiftçilerimizin başta Tarım Kredi, Ziraat Bankası olmak üzere devlet bankalarına olan borçlarının faizsiz bir şekilde olarak ertelenmesi, bu fevkalade önemlidir. Çünkü şu anda elindekini avucundakini bu sene yaptığı ekimlere ve oradan gelecek gelire bağlayan çiftçimizin şu anda hiçbir şekilde hayatını devam ettirecek durumu söz konusu değildir.
Burada sadece bunlarla ilgili değil mesela bu ifade ettiğimiz ertelemelerin 2 yıl gibi bir süreyi kapsaması ve faizsiz olması lazım ancak o zaman bir değer ifade edebilir ya da bir nebze olsun çiftçinin acısını dindirebiliriz diyelim. Bu sıkıntısını biraz hafifletebiliriz diye ümit ediyoruz ve yüzden de bu konunun üzerinde dikkatle duracağımızı buradan belirtmek istiyorum.
Aynı şekilde tohumla ilgili yeni bir ekim yapmaları lazım çünkü o tarlaları sürecekler işte tekrar yeni ekim sonbaharda, yeni ekim başlayacağı zaman tohumla ilgili yardım, gübre ile ilgili yardım, ilaçla ilgili yardımın yapılması, ekipman ile ilgili yardımın yapılması ve bu konuda destek konusunda da, yeni destekler normal uygulanan destekler değil yeni desteklerin de, hükümetin burada gerekli incelemeleri yaparak neler yapılabileceğini tespit etmesi çiftçimizin bu mağduriyetinin azalması için acilen önlemlerin alınması gerekmektedir.
Şimdi aynı şekilde sulama kanalları, birçok yollar bunların hepsi de bu afetten dolayı yerle bir olmuş durumda. Yani sadece tohumu verseniz bile arazilere gidiş noktasında ve yine ekim yapıldıktan sonra da sulama konusunda da şimdiden onarımların yapılması gerekmektedir. Köylerde maalesef genç nüfus kalmadı. Aslında genel tarım politikalarında da bu genç nüfusun desteklenmesi köylerde tarım yapabilmesi için desteklenmesi gerekir.
Onun için şimdi bu şekilde olan çiftçilerimize de özel birtakım desteklerin yapılması gerekildiğini düşünüyorum. Biz bu konuyla ilgili de İYİ Parti olarak meclise bir önerge hazırladık onu da bugün ya da yarın öğleye kadar vermiş olacağız ve bunu da meclis gündemine getireceğiz.”
Lütfullah Kayalar hububat fiyatlarına da değindi:
“Yeni açıklanan hububat fiyatlarımız gerçekten çiftçimizi gelecek için çok büyük bir hayal kırıklığına uğratmıştır ve bunu böyle bir amiyane bir laf olarak da etmiyorum. Zaten çiftçi 20 yıldır bu hükümet döneminde adete ikinci bir sınıf vatandaş olarak görülmüş, çiftçilik ve tarım ikinci sınıf bir sektör olarak görülmüş ve bu noktada köylerimizin boşalması, çiftçinin gelirinin düşmesi ve Türkiye de tarım kendi kendine yeter 7 ülkeden biri olarak nitelendirilen, ülkemizin şu anda dünyadaki en büyük tarım ve tarıma dayalı ürünlerin ithalatçısı olduğunu üzülerek de ifade ediyoruz.
Yani tarımın geldiği nokta, hayvancılığın geldiği nokta gerçekten, bazen siyaseten ifade ediyorlar işte “Türkiye ‘nin beka meselesi şudur”, “beka meselesi budur” diye, hayır en önemli mesele Türkiye’nin doyması meselesidir ve kendi topraklarımızda Allah’ın bize verdiği bakın ekin biçin buradan nemalanın dediği topraklarımıza, hükümet politikaları yüzünden gerekli üretimi alamayışımız ve bu sebeplerden dolayı da şu anda en fazla ihtiyacını hissettiğimiz dövizin, ekonomideki dövizin yurt dışına aktarıldığını görüyoruz.
Ülkemizin içinde kalması gereken döviz. Sadece hayvancılıkta son 10 yıl içerisinde yurt dışına ödenen para 12 milyar dolara yakındır. Bu paranın belki de 4’te 1’i, 3’te1’i içeride Türk çiftçisine planlı bir şekilde, Türk hayvancılığıyla uğraşan değerli çiftçimize destekleme olarak verilebilseydi ve bu planlamalar yapılabilseydi, ırk ıslahları düzgün olarak yapılabilseydi bugün ne Türkiye’de et Dünya’dan daha pahalı hale gelirdi, ne de hayvancılığı yapanlar “yeter biz bunu yapamıyoruz bırakıyoruz” derlerdi.
Geçen sene makarnalık olan buğdaya aşağı yukarı 1 liranın üzerinde zam verilmiştir, ama asıl olan ekmeklik buğdaydır. Ekmeklik buğdaya bakınca da 8,25’di geçen sene şimdi de 9,25 olmuş durumda. Buna 1 lira 75 kuruşta destekleme fiyatı, prim verileceği ifade edilmektedir. O da 1,75’e kadar şeklinde de ifade vardır yani bu 1 lira 75 kuruşun acaba tamamı mı verilecektir?
Öyle demiyor ‘’kadar’’ diye bir kelime oyunu da var. Şimdi bu şekilde hesap ettiğimiz zaman siz buna bu ekmeklik buğdayda 11 lira gibi bir fiyat ortaya çıkmış olur eğer maksimum 1,75 ile verilirse: geçen seneye göre hesap ettiğimiz zaman bir hesaba göre yüzde on bir, yüzde on iki civarında bir artıştır.
Sadece hububat üretimi ve genel tarımdaki girdilere baktığımız zaman, bu girdilerdeki maliyet artışlarında yüzde altmış ile yüzde yüzün üzerinde kalemlere göre değişmektedir. Mazotta yüzde yüzün üzerindedir mesela. Bu artışları, maliyet artışlarını karşılamakta mıdır? Hayır, onu da karşılamamaktadır.
Peki o zaman, enflasyonu karşılamıyor, girdi fiyatlarındaki artışları karşılamıyor ve siz çiftçiye diyorsunuz ki, “sen ek, ekmeye devam et.” Ne için? Nasıl ekecek? Nasıl yaşayacak? Buradaki mantığın anlaşılması mümkün değil.
Burada bir mantık var, mantık şu: Türkiye’de büyük bir ekonomik sıkıntı var şu anda. Bu ekonomik sıkıntıyı tekrar ifade etmek istiyorum; bu Türkiye’deki ekonomik nedenlerden kaynaklanmış olan bir ekonomik sıkıntı değildir, bu sıkıntı iktidar döneminde yapılmış olan yanlış ekonomik politikalardan dolayıdır, yanlış ekonomik kararlardan dolayıdır, bu kararlar neticesinde Türkiye yönetim zafiyetinde, yönetim yanlışlığında.
“Ben dedim, olacak” şeklindeki dayatmalardan ve “Ben biliyorum.”, bilmediği halde “biliyorum” şeklindeki ifadelerden ve uygulamalardan dolayı Türkiye büyük bir ekonomik sıkıntının içine bugün düşmüştür.
Şimdi bakın, yeni birtakım tedbirler deniyor, orada getirilecek olan vergiler çünkü bütçe çok büyük bir açık veriyor, bu açıkları düşürebilmek içinde yeni vergi koyma şeklinde ve hepsi çok ağır olan yeni vergiler getiriliyor, bu vergilerle çalışan insanlar, üreten insanlar hatta sabit gelirli olanlar, bir kez daha ezilecekler, bu ezilmeleri bu insanlar, ülkemizin insanları hak etmiyor.
Onun için, ben şimdi bugün çiftçi için tekrar ifade ediyorum ki, yeni tedbirler almanız lazım, çiftçinin bu sıkıntıdan kurtulabilmesi için burada belki fiyat farkları vermeniz lazım ve yeni kredilerle çiftçimizin desteklenmesi lazım şunun için; daha refah olacak diye değil, ayakta kalabilmesi için. Şu anda mecali yok ayakta durmaya, halk da fevkalade zorlanıyor.
Bu sebeple ifade ediyoruz ki, bu önümüzdeki dönem içerisinde çiftçimizle ilgili yeni kararlar alınır, ben bugün sadece hububatı ifade ettim ama yakın tarihte açıklanan mesela çay ile ilgili, Karadeniz’deki çay ile ilgili verilen fiyat gülünç bir fiyattır.
Bu da Türkiye’nin önemli bir bölgesinin hemen hemen tek ürünü olan bu bölgedeki insanlarımızın, “sen ne yaparsan yap benden uzak ol.” şeklindeki bir politikanın neticesidir.
Şu anda Urfa’da Harran Ovasında, Adana’da, Çukurova’da, özellikle Trakya’da, bakın ben bunların hepsi ile görüşüyorum, Trakya’da şu anda bu fiyatlardan dolayı büyük infial var, Orta Anadolu’da bu fiyatlardan dolayı büyük infial var, bu infiallerin giderilmesi lazım, çiftçi meselesi şakaya gelmez.
Pandemi neticesinde görmüştük gıdanın ne kadar önemli olduğunu ve hububat temel gıdadır, bu temel gıdada Türkiye’nin tarımını yanlış politikalardan ve enflasyon ile ilgili alınan önlemlere çiftçinin alın terini heba etmenin bir anlamı yoktur diye ifade ediyorum ve buradan hükümeti uyarıyoruz, bu konun peşini de bırakmayacağız. Hepinize teşekkür ediyorum.”