MHP Grup Toplantısı’ nda Bahçeli’ den çarpıcı açıklamalar

MHP grup toplantısı… Devlet Bahçeli: “Teröristbaşının terör örgütünün sonlandığını açıklamasından rahatsızlık duyanlar terörden geçinen köksüzler”

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında, “TBMM ile İmralı adasını egemenlik ölçeğinde ayırmak iflah olmaz bir ahmaklıktır. Teröristbaşının tecridi kalkarsa, DEM Parti grubunda bölücü terör örgütünün eylemsel, pratiksel, amaçsal ve araçsal olarak bittiğini ve sonlandığını açıklamasından şimdiden rahatsızlık duyanlar, terörden geçinen, kandan nemalanan köksüzlerden başkası olmaz, olamaz” dedi. Bahçeli, “Eğer terör hayatımızdan sökülüp atılırsa, eğer enflasyon canavarına kesif bir darbe indirilirse,Türkiye siyasi ve ekonomik istikrarın zirvesine çıkarsa, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bir kez daha seçilmesi doğal ve doğru bir tercih değil midir” ifadelerini kullandı.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.  Bahçeli’nin konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:

“Günü birlik siyasi hesap ve mevzi kazanımlar arayışında değiliz. Bizim için milletimizin huzuru, refahı ve güvenliği her şeyden önce gelmektedir. Çünkü milletimiz huzursuz ve memnuniyetsizse geleceğe umutla bakamayacağımızın farkındayız. Kuşkusuz, milletin desteği olmadan hiçbir siyasi hedef başarıya ulaşamaz. Suya yazı yazmakla vakit kaybedenlerden olamayız. Bazı siyasi fosiller gibi, günlük ve güdük söylemlere kapılıp karanlık lobilerin ve kabaran kulislerin eline düşemeyiz.

Mezkur inancımızı tatbik ve takviye etmek maksadıyla, ilki 29 Ekim 2024 tarihinde Erzurum’da yapılan, ‘Bir ve Birlikte, Hilale Doğru Türkiye Toplantıları’mızın 6’sı tamamlanmış, geriye 21 toplantı kalmıştır. Divan üyelerimizin, MYK üyelerimizin, milletvekillerimizin ve belediye başkanlarımızın da katkılarıyla toplantılarımızdan çok başarılı sonuçlar alınmıştır. Cansız bir vatan, kansız bir millet, takatsiz bir devlet, sahipsiz bir bayrak düşü kuranlara, bu maksatla beşinci kol faaliyeti içinde olanlara kâbus yaşatmak, alayının heveslerini kursaklarında bırakmak hepimizin sorumluluğudur.

Önümüzdeki yüz yıllık takvim işlemeye başlamıştır. Zaman Türk ve Türkiye Yüzyılı zamanıdır. Bu yüzyılda özlemini duyduğumuz Türk mucizesi gerçekleşecek, Türk-İslam medeniyetinin timsali Türkiye Cumhuriyeti devleti olacaktır. Yeni yüzyılda, kuvvetle muhtemeldir ki, üzerinde oynanan haritalar yeni baştan çizilecek, ihlal edilen sınırlar belirsizliğe gömülecek, çökmüş devletler minyatür devletlerin doğum sancısı olacak, bölgesel ve küresel istikrarsızlıklar kabuk değiştirse bile mahiyetleri aynı kalacak, belki de nevzuhur patlamalar vasat bulacaktır.

“Kürtlerle kucaklaşma asıldır, terörle mücadele esastır”

Türk’ü Kürt’e, Kürt’ü Türk’e kırdırmaya, milleti etnik kabilelere ayırmaya, Anadolu’yu mozaik cehennemine dönüştürmek için fırsat kollayan alçaklara sesimiz çıkmasın mı? Geleceğimizi rehin mi bırakalım? Bağımsızlığımızın çiğnenmesine tepkisiz mi kalalım? Gözünü kulağını yarın yapılacak ABD Başkanlık seçimine çevirenler, yeni başkanın kim olacağıyla ilgili toto oynayanlar, acaba nasıl çıkar devşiririz çetelesi tutanalar alacakları emperyalist suflelerle, hibe edilecek zalim senaryolarla Türk milletinin ve Türk devletinin hakimiyet sınırlarını gevşetmek için pusuya yatanlar unutmasınlar ki, en büyük gücümüz çelik gibi sağlam milli birliğimizdir, bu birliği yıkıp geçmeyi amaçlayanların sonu da yalnızca mezarlıktır.

Kürtlerle kucaklaşma asıldır, terörle mücadele esastır; silahlı eşkıyayı temizlemek kaçınılmazdır, siyasette uzlaşmak ortak yararımızadır. Kürt kardeşlerimizle aramıza hiçbir mihrak giremez. Kürt kardeşlerimizi Türk milletinden ayrıştırmaya hiçbir şerefsizin eylem ve provokasyonu kafi gelemez. 23 Ekim TUSAŞ saldırısı, Türkiye’ye yapılmıştır, Türk milletini hedef almıştır. Rahmet ve minnetle andığımız beş şehidimizin ve ikisi ağır 19 yaralı kardeşimizin acısı ve hüznü Hakkari’den Edirne’ye, Şırnak’tan Balıkesir’e, Mardin’den İzmir’e ülkemizin tamamına çökmüş ve herkesi sarsmıştır. Teröre tolerans sıfırdır, terör örgütünün ürediği neresi varsa orası meşru hedeftir.

Kürtler başka, terör örgütü başkadır. İkisini birbirine karıştırmak en vahim cinayet, ülkemize ve milletimize yapılacak en şedit kötülüktür. Kürtler kardeşimizdir, milletimizin eşit ve onurlu mensuplarıdır, terör örgütü ise Türkiye düşmanlarının taşeronu, hunhar maşası, silah tutan kuklasıdır.

DEM Parti de kararını derhal netleştirmeli, silahla-siyaset arasında gelgitli tutumundan uzaklaşmalı, nerede durduğunu, terörle arasına kalın duvarlar örüp örmeyeceği muammasını açıklığa kavuşturmalıdır. Kahramankazan’a kadar gelerek TUSAŞ’a sızan caniler, bu hainlerin destekçileri ve kiralık bölücü terör örgütü 85 milyon Türk vatandaşının iki cihan düşmanıdır.

“Ceset edebiyatı yapanlar, kendilerine güveniyorlarsa terörle mücadele maksadıyla Mehmetlerimizin yanına gitsinler”

Hiç kimse karnından konuşmasın, hamaset çukuruna saplanmasın, sahte efelenmelere sapmasın. Bunlar kurusıkı atmasın, palavra anlatmasın, ederinin ve ciğerinin kaç okka olduğunu çok iyi bildiklerimiz fason meydan okumalara hiç mi hiç heves etmesin. Beyler, siz giderken biz geliyorduk, hangi ara bu denli mankurtlaştınız? Bize milliyetçilik dersi vermeye cüret edenlerin, ganimet avında anısızın av olacaklarını, dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan mahrum kalacaklarını hafıza kayıtlarından çıkarmamaları tavsiyemdir. Bizimle vatanseverlik hususunda tartıya çıkmaya yüzleri olmayanların, düne kadar altılı masada kimlerle nasıl can ciğer kuzu sarması halde bulunduklarını, iş birliği yaparak nasıl DEM’lendiklerini, PKK’ya nasıl selam saldıklarını unuttuğumuz mu sanılıyor?

Öcalan İmralı’da yatıyor fakat DEM Grubu’nda 57 Öcalan gölgesinin ayakta olduğunu niye görmüyorsunuz? Neden itiraf edemiyorsunuz? Cesetlerinin çiğnenmesinden bahseden aslan parçaları, 1965 yılından bugüne kadar; devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne ters bakan 339 bölücü milletvekilinin Meclis çatısı altında görev aldığını size nasıl anlatalım? Bu sarih gerçeği daha nasıl açıklayalım?

Screenshot 4 2

TBMM, milli iradenin tecelligahıdır ve adresi bellidir. TBMM, gazidir, Türk milletinin kalbidir. Peki İmralı adası neresidir, nereye bağlıdır?
Hangi ülkenin toprağıdır? Bir de şöyle sorayım; İmralı adası Türk toprağı değil midir? Bu adadan vazgeçildi de bizim mi haberimiz olmadı?

Basit bir akıl yürütmesiyle bazı siyasetçilerin eğer varsa düşünme melekelerini harekete geçirmelerini tavsiye ediyorum: Teröristbaşının, Türkiye Büyük Millet Meclisi DEM Parti grubuna gelmesine itiraz ediliyor da İmralı’da kalmasına niye tepki gösterilmiyor? Bu ne yaman bir çelişkidir? Bu nasıl bir izan eksikliğidir? TBMM ile İmralı adasını egemenlik ölçeğinde ayırmak iflah olmaz bir ahmaklıktır. Teröristbaşının tecridi kalkarsa, DEM Parti grubunda bölücü terör örgütünün eylemsel, pratiksel, amaçsal ve araçsal olarak bittiğini ve sonlandığını açıklamasından şimdiden rahatsızlık duyanlar, terörden geçinen, kandan nemalanan köksüzlerden başkası olmaz, olamaz. Ceset edebiyatı yapanlar, eğer kendilerine güveniyorlarsa, buyursunlar terörle mücadele maksadıyla Mehmetlerimizin yanına gitsinler, dağın başında nöbete girsinler, o zaman göreyim alayının ense tıraşını.

“Türkiye Yüzyılının inşası için Sayın Recep Tayyip Erdoğan güvencedir, tek seçenektir”

Diyorlar ki, yeni anayasa hazırlık süreci için tahkimat yapıyormuşuz. Diyorlar ki, Sayın Cumhurbaşkanımızı bir kez daha seçtirmek için yol arıyormuşuz. Bizim evvela hedefimiz yeni yüzyılda terör kamburundan kurtulmaktır. Huzurlu ve mutlu bir millet varlığını temin etmektir.
Aklında hala soru işareti olanlar varsa, son tahlilde diyeceğim de şudur: Eğer terör hayatımızdan sökülüp atılırsa, eğer enflasyon canavarına kesif bir darbe indirilirse,Türkiye siyasi ve ekonomik istikrarın zirvesine çıkarsa, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bir kez daha seçilmesi doğal ve doğru bir tercih değil midir? Bu kapsamda lazım gelen anayasal düzenlemeyi yapmak önümüzdeki görevler arasında olmayacak mıdır? Devlette devamlılık, siyasette istikrar, Türkiye Yüzyılının inşası için Sayın Recep Tayyip Erdoğan güvencedir, milletin sevdalısıdır, tecrübesiyle ve birikimiyle bize göre tek seçenektir.”

“Sözde Kürt sorunu bölücü terörün hain ve kanlı eylemlerini sakladığı ihanet kılıfıdır”

Tanzimat’ın ertesinde başlayan Kürtçülük propagandası Türk milletini tesiri altına hemen alamamıştır. Ancak, tıpkı bugünkü gibi, bölücülükten ve bölünmeden fayda uman ihanet yanaşmaları meseleyi istismar etmekten de geri durmamışlardır. Bu itibarla sözde Kürt sorunu, insani bir yaklaşım açısından değil, dün Osmanlı İmparatorluğu’nu bugün de Türkiye Cumhuriyeti’ni parçalamak gayesiyle gündeme getirilmiş sipariş bir projedir. Yaklaşık 1,5 asırlık bir mazisi olan sözde Kürt sorununun, Mezopotamya petrol sahasını ele geçirmeye odaklanmış sömürgeci anlayış tarafından, Türkiye ile Rusya arasında kurmayı planladığı tampon devletin maskesi olarak üretildiği malumumuzdur. Bugün sözde Kürt sorunu etrafında buluşanlar önce tarih şuurundan, sonra da milli vicdandan çok uzağa savrulanlardır.

Aslında olmayan bir sorunu varmış gibi göstermek, daha başlangıç aşamasında çürük bir zemine basıldığının işaretidir. Kürt kardeşlerim, ayrı etnik topluluk olmayıp, Türk milli dokusunun asıl ve temel unsurlarındandır. Farklılık üzerine kurulan politikaların, ayrımcılığın ve ikinci sınıf vatandaşlık tanımının kundağı olduğu iyi bilinmelidir. Muhalefetin ve bölücü zihniyetin, bu eksende ürettiği laçkalaşmış ve marazileşmiş yuvarlak çözüm önerileri mahut bariz gerçeği asla değiştirmeyecektir.

Gerçeği anlamakta direnen emperyalizmin şu anki uşakları; Kürt kimliği, anayasal statü, özerklik, federasyon, ana dilde eğitim ve savunma hakkı konularında ortalığı ayağa kaldırmaktadır. Bunlar açıkça Türkiye’yi, Türk milletini ve Türk vatanını bölmeye ve parçalamaya dönük hamlelerdir ki, böyle bir şeyi hoş görmemiz elbette eşyanın tabiatına aykırıdır. Türkiye’de Kürt sorunu yoktur. Tarihsel süreç içinde Türk milleti üzerinde oynanan oyunlar ve bölücülük kalkışması vardır. Sözde Kürt sorunu kanlı emperyalistlerin tuzağıdır. Sözde Kürt sorunu bölücü terörün hain ve kanlı eylemlerini sakladığı ihanet kılıfıdır.

Küresel emperyalizmin hiç değişmeyen stratejisi, karşısındaki güçleri dıştan kuşatmak, sanal sorun alanlarını genişleterek içten çökertmektir. Türk milleti halklar koalisyonu, etnik kökenler mecmuu değildir. Türk milleti uçurum gibi derinleşen farklılıkların geçici ittifakıyla kurulmuş yığın veya gevşek topluluk asla olmamıştır. Sorun yaygarası koparanlar, en başta Kürt kardeşlerimizin canı ve varlığı üzerinde pazarlık yapan namertlerdir. Milliyetçi Hareket Partisi, Kürt kardeşlerimizi problem olarak görenlere müsaade etmez, müsamaha göstermez, milletimizle yekvücut olarak ihanete mızrak gibi saplanmaktan da bir an olsun tereddüt geçirmez, geçiremez. Ayrılmayacak kadar iç içe geçmiş bir millet yapısında, kimliklere göre tabakalar oluşturmak kadar şiddetli bir patlayıcı henüz keşfedilmiş değildir.

Ne var ki Kürt kardeşlerim oynanan oyunları artık görmelidir. Terör baronlarını hayal kırıklığına uğratmak milli ve manevi vecibeleridir.
Kardeşlik duygusu tek taraflı taşınacak bir bağ değildir. Bu herkesin samimiyet ve sabırla sahiplenmesi gereken manevi ve tarihi bir yükümlülüktür. Bugüne kadar iş hayatından siyasete, bürokrasiden eğitime, ticaretten tarıma, spordan sanata hakkı yenen, hakkı gasp edilen Kürt kardeşim olmuş mudur? Şayet varsa onların sözcüsü olmaya, onların haklarını savunmaya her zaman hazırız ve buradayız.


Bölücülük çıkmaz sokaktır. Bin yıllık birliği yıkma emeli hezimete uğramaya mahkumdur. Türk milleti fitne ve fesat yuvalarını bağrından söküp atmaya muktedirdir. Ve kendi kaderine bizzat yön vermeye her zaman gücü yetecektir. Türkiye Cumhuriyeti devleti sokakta bulunmamıştır.
Sokağa, teröre ve işbirlikçilere teslim edilmeyecektir. Türkiye Cumhuriyeti devleti tektir, milli ve üniter yapıdadır, ülkesi ve milleti bir ve bütündür. Bu devletin kurucusu ve sahibi topyekûn büyük Türk milletidir. Türkiye Cumhuriyeti devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes; ırk, dil, din ve mezhep farklılığına bakılmaksızın Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türk milletinin eşit ve saygın fertleridir. Milli varlığımızın temeli bu mensubiyet duygusudur, Türklük üst ve vazgeçilmez kimliğimizdir. Türk milletine yeni kimlik ve isim arayışları, yeni vatandaşlık icatları boş ve nafile teşebbüsler olarak kalmaya her zaman müstahaktır.”

Güncel Haberler

Benzer Haberler

Yorum Yaz

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz