CHP İlke ve Demokrasi Hareketi’nin 31 Mart seçimleri bildirisinde, ”CHP İlke ve Demokrasi Hareketi olarak, tüm CHP’lilere ve CHP örgütüne, 31 Mart belediye seçimlerinde CHP’ye ve Türkiye’ye sahip çıkma çağrısında bulunuyoruz” denildi.
Chp’den 31 Mart bildirisi
CHP eski Parti Meclisi Üyesi ve 38. Kurultay Genel Başkan Aday Adayı Prof. Dr. Örsan Öymen’in sözcülüğünü yaptığı CHP İlke ve Demokrasi Hareketi, yerel seçimlere ilişkin bildiri yayınlandı. Bildiride, şu görüşler yer verdi:
”Türkiye’de teokratik bir diktatörlük rejiminin, bir din devletinin kurulduğu ve buna ek olarak büyük bir ekonomik krizin yaşandığı bir ortamda, 31 Mart 2024 belediye seçimlerini tek başına bir belediye seçimi olarak değerlendirmek olanaklı değildir.
Bu seçimlerde AKP’ye ve onu destekleyen MHP’ye karşı halkın sandıkta örgütlü bir itiraz mesajı vermemesi durumunda, Türkiye daha da büyük bir felaketle karşı karşıya kalacaktır.
Seçimlerden sonra gündeme gelecek olan anayasa değişiklikleriyle birlikte, fiilen uygulanan teokratik diktatörlük rejimi ‘meşrulaştırılmaya’ çalışılacak, laiklik ilkesi hukuken bertaraf edilecek, ekonomik kriz derinleşecek, emperyalizmin kamunun kaynaklarını sömürmesi ve ülkeyi din, mezhep, etnik kimlik üzerinden bölme süreci tüm hızıyla devam edecektir.
”CHP’NİN ADAYLARININ DESTEKLENMESİ GEREKMEKTEDİR”
AKP’nin belediyeleri kazanması durumunda, belediyenin olanakları, dernek ve vakıf adı altında örgütlenen laiklik karşıtı tarikatların, cemaatlerin, örgütlerin ve sözde ‘medya’ organlarının hizmetine sunulacak, AKP, kurmakta olduğu teokratik diktatörlük rejiminin temellerini, bu olanaklar üzerinden de atmaya devam edecektir. Seçimlerde AKP’nin en büyük avantajı, muhalefetin bölünmüş ve muhalefetteki ittifakların parçalanmış olmasıdır.
Bu durumda muhalefetteki siyasi parti liderlerinin beceriksizliklerini düzeltmek, seçmene ve vatandaşa düşecektir. Seçmen, desteklediği siyasi parti yönetiminin çağrılarını dikkate almadan, adaya oy verme aşamasında, muhalefet cephesinde hangi adayın seçimi kazanma olasılığı daha yüksek ise ona oyunu vermeli; önde olan muhalefet partisi adayına kaybettirecek biçimde oy kullanmaktan sakınmalı, muhalefetin değil, AKP’nin ve MHP’nin kaybedeceği biçimde oyunu kullanmalıdır.
Bugün, yapılan tüm araştırmalara göre, muhalefet cephesinde, Türkiye’nin çoğu kentinde ve ilçesinde, CHP’nin adayları önde görünmektedir. Bu nedenle söz konusu kentlerde ve ilçelerde, CHP’nin adaylarının desteklenmesi gerekmektedir. Siyasi parti yönetimleri iktidara karşı bir ittifak kuramadıklarına göre, bu ittifakı muhalif seçmen bu yöntemle sandıkta kurmalıdır.
Bir başka sorun da, CHP’de parti içi demokrasi ve partinin ilkelerine sahip çıkılması konusunda ciddi sorunların olması nedeniyle, CHP seçmeninin bir kısmının partisinin adaylarına oy vermemek ve parti örgütünün bir kısmının seçimlerde çalışmamak eğiliminde olmasıdır. CHP seçmeni ve örgütü parti içi sorunları seçim sonrasına ertelemeli, 31 Mart belediye seçimlerinde partisine ve Türkiye’ye sahip çıkmalıdır.
CHP seçimde başarılı bir sonuç alsa da almasa da, CHP Tüzük Kurultayı bu yıl kesin olarak gerçekleşecektir ve parti içi demokrasiyle ilgili sorunların çözülmesi olasılığı doğacaktır. Parti üyelerinin büyük çoğunluğunun partinin ilkelerine sahip çıktığı dikkate alınacak olursa, parti içi demokrasi sorununun çözülmesi durumunda, oligarşik güçlerin partinin ilkelerinden sapmasına yol açması da, Tüzük Kurultayı’ndan sonra, zaman içerisinde engellenmiş olacaktır. CHP’ye seçim kaybettirenlerin, CHP’nin ve Türkiye’nin geleceği konusunda da herhangi bir söz sahibi olamayacakları, herkes tarafından bilinmelidir. CHP İlke ve Demokrasi Hareketi olarak, tüm CHP’lilere ve CHP örgütüne, 31 Mart belediye seçimlerinde CHP’ye ve Türkiye’ye sahip çıkma çağrısında bulunuyoruz!”
Halkçılık, devletçilik/kamuculuk, sosyal demokrasi ve demokratik solculuk ilkeleri söylemde kalmış, bu ilkelerle bağdaşan ekonomi politikaları, karma ekonomik model ve somut projeler yeterli bir biçimde geliştirilememiştir.
Ümmetçiliğin anti-tezi olan ve vatan/vatandaşlık bilincini aşılamak için geliştirilen, ırkçılık anlamına gelmeyen, milliyetçilik/ulusçuluk ilkesine yeterince vurgu yapılmamış; ayrıca Türkiye’nin ulusal güvenliği ve bütünlüğü konusundaki kaygılar giderilememiştir; özellikle dış politika sorunları ve emperyalizme karşı mücadele konusunda etkili bir açılım yapılamamıştır.
Devrimcilik ilkesi görmezden gelinmiş, Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün, 1920’lerde ve 1930’larda gerçekleştirdiği aydınlanma devrimlerine sahip çıkılmadığı gibi, 21. yüzyılın siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel koşulları ve sorunları dikkate alınarak, yeni devrimlere yönelik açılımlar da yapılmamıştır.
CHP’de, genel başkan dahil, her CHP üyesi, partinin programında ve tüzüğünde yer alan bu temel ilkelere uymakla yükümlüdür. Cumhuriyetçilik, halkçılık, devletçilik, laiklik, milliyetçilik, devrimcilik, sosyal demokrasi ve demokratik solculuk ilkelerine bir bütün olarak uymayan kişiler, parti tüzüğüne göre, parti üyesi olamayacakları gibi, genel başkan adayı da olamazlar; olmamalıdırlar.
CHP’de parti içi demokrasi süreci ne yazık ki yıllarca işletilmemiş; siyasi ve stratejik kararlar oligarşik bir grup tarafından alınmış; partinin organları, mahalle, ilçe, il örgütleri ve üyeleri büyük ölçüde devre dışı bırakılmış; milletvekili adayları önseçimle belirlenmemiş; milletvekilliği listeleri hazırlanırken, ittifak içindeki sağ siyasi partilere orantısız ölçüde tavizler verilmiş; örgüt seçim için motive edilememiştir.
CHP’de parti içi demokrasinin sağlanabilmesi için; sınırlı bir genel merkez kontenjanı hariç, milletvekillerinin ve adayların önseçimle belirlenmesi; parti içi eğitimin etkinleştirilmesi, partinin ilkeleriyle uyumlu sağlıklı bir üye yapılandırmasının sağlanması; kongrelerde ve kurultayda, blok listeyle seçime gidilmesinin zorlaştırılması, çarşaf listeyle seçime gidilmesinin kolaylaştırılması; delegelerin tercihini seçimden önce açığa çıkartması nedeniyle, gizli oy açık tasnif ilkesine aykırılık oluşturabilen, kongrelerde ve kurultayda birden fazla aday için imza verilmemesi uygulamasına son verilmesi; partinin yetkili organlarının çalıştırılması;
Merkez Yürütme Kurulu üyelerinin Parti Meclisi’nden atamayla değil, seçimle göreve gelmeleri; Kurultay iradesine, Parti Programı’nda ve Parti Tüzüğü’nde yer alan temel ilkelere uygun politikaların ve stratejilerin geliştirilmesi; kongre ve kurultay süreçlerinde adaylar belirlenirken, genel merkez ve belediye tarafından uygulanan baskı ve dayatmaların son bulması gerekmektedir.