TSÜAB Başkanı Gençer: Ata tohumu, Şehir efsanesi olmuş durumda… Çiftçilerimize dağıtın, hiç kimse Yüzüne bile bakmaz. Ata tohum ifadesi bile yanlış. Biz buna yerel tohum diyoruz.
Türkiye Tohumcular Birliği’nin düzenlediği (TÜRKTOB) Yönetim Kurulu Başkanı Hacı Ömer Güler; belediyelerin tohum temizleme makinası dağıtması “popülist bir yaklaşım” olarak değerlendirdi, “Hem çiftçimizin verim almayışına hem de ülkemizin rekolte kaybına sebep oldu” dedi.
Tohum Sanayicileri ve Üreticileri Alt Birliği (TSÜAB) Başkanı Yıldıray Gençer ise “Ata tohumuyla ilgili bizim en büyük sorunumuz; şehirlerimizde, şehir efsanesi oluşmuş durumda…. Çiftçilerimize ata tohumu dediğimiz tohumları dağıtın hiç kimse yüzüne bakmaz.
İbrahim Saraçoğlu hocamız maalesef bu konuda farklı bir yaklaşım içerisinde. Külliye’de Emine Hanım ile de yakın. Ne kadar doğru bilgi veriyorlar bilmiyorum ama bu konuda bizler de sıkıntıdayız. Ata tohumu, bizim baş tacımız. Yerel tohum, ata tohum ifadesi bile yanlış… Biz buna yerel tohumlar diyoruz” diye konuştu.
Türkiye Tohumcular Birliği, Antalya’da bir otelde “Yeni Yüzyılında Türkiye Tohumculuk Zirvesi” düzenledi.
Zirvenin ardından; Türkiye Tohumcular Birliği (TÜRKTOB) Yönetim Kurulu Başkanı Hacı Ömer Güler ve Tohum Sanayicileri Alt Birliği (TSÜAB) Başkanı Yıldıray Gençer, TÜRKTOB Yönetim Kurulu üyeleri ile birlikte gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Ata tohumu, Şehir efsanesi olmuş diyen Gençer toplantıda, ata tohum ve hibrit tohuma ilişkin değerlendirmeler yapıldı; belediyelerin üreticilere dağıttığı tohumlardan bahsedildi, devletin AR-GE yatırımlarına destek vermesi gerektiği vurgulandı.
“ÜRETİMDEN DAHA FAZLASINI AR-GE’YE AYIRALIM”
Hacı Ömer Güler
TÜRKTOB Yönetim Kurulu Başkanı Hacı Ömer Güler, şunları söyledi
“AR-GE müthiş bir süre, personel ve harcama gerektiren; sabır işi olan bir konu. Yaklaşım 300’ün üzerinde firmamız AR-GE yapıyor. Bu firmaların bunu sürekli desteklemesi, hızlandırması finansal… Finans gücünüz elinizde olursa, siz bir şeyleri başarabilirsiniz. Finans elinizde olmazsa yapamazsınız. İnişli çıkışlı ekonomilerde akamete uğrayabiliyor…
Biz hep devletten şunu istiyoruz, destekleyin. Hatta üretimden daha fazlasını AR-GE’ye ayıralım. Hızlı büyümek istiyorsak, AR-GE’si ile desteklenen, mutfağı zengin firmalar yapmamız lazım… Bu yıl tebliğ çıkacak. 10 milyon TL’lik bir kredi söz konusu, 7 yıl vadeli. Tamamen AR-GE’ye yönelik bir krediden bahsediyorum. Umuyorum ki sektöre çok ciddi bir destek vermiş olacaklar. Çok kıymetli.
5553 sayılı Kanun ortadayken, belediyelerin ‘selektör’ dağıtması tamamen popülist. Tamamen 5553’ü görmeyen bir bakış açısıyla sektöre zarara veren bir hamle olarak görüyoruz. Yani sertifikalı tohum demek en az yüzde 25-30 verimlilik demek. Sertifikalı tohum demek, kaliteli ürün demek. Hem ülkenin üretimine darbe vuruyorsunuz.
Burada elenen tohumlar, kimliği belirsiz tohumlar olunca; çiftçinin zarar etmesi göz önüne alınmıyor. Çiftçi de çok bilinçli değil. Bilinçli olan çiftçiler, zaten sertifikalı tohum kullanıyor. Ancak belediyelerin popülist yaklaşımı hem sektörümüze, hem çiftçimizin verim almayışına hem de ülkemizin rekolte kaybına sebep oldu. Onun için bizim bir yaramız. Yıllardır bunu bütün belediyelere, ilgili bakanlığımıza söylüyoruz. Ama hala böyle bir önlem alınmadı maalesef.”
Tohum Sanayicileri Alt Birliği (TSÜAB) Başkanı Yıldıray Gençer ise şunları söyledi:
“Belediyelerin yaptığı iki uygulama var. Bunlardan bir tanesi, selektör dağıtıyorlar. Biz yıllardır bununla mücadele ediyoruz. Tabi onlar, Köylere Hizmet Götürme Birliği vasıtasıyla; selektör dediğimiz, tohumları eleyen eleme makinası bunlar, bunları köylere veriyorlar ve çiftçilerimiz tarlasından çıkarmış olduğu normal buğdayı burada eliyor. Eledikten sonra bunu tohumluk olarak kullanıyor.
5553 sayılı Tohumculuk Kanun sertifikalı tohumu destekleyen ve ülkemizdeki bütün ekilen tohumlukların sertifikalı olmasını öngören ya da bu amaçla çıkarılmış bir kanun olmasına rağmen bakanlığın böyle bir politikası varken; maalesef belediyeler bu noktada hizmet götürdüğünü sanarak sektöre ve ülkemiz bitkisel üretimine ve tohumculuğuna da zarar veriyor.
Sertifikalı tohum ekilirken, bakanlık kontrolörleri, tarla muayenesi adı altında iki defa gelir tarlada; bunların içinde yabancı ot var mı, istediğimiz ürün var mı; bunları kontrol ederler. Varsa, bunlara sertifika vermezler, o iptal olur. Çok temizse o tarla o zaman sertifikaya hak kazanır. Eğer çiftçilerimiz selektöre götürüp bunu kullandığı zaman, kontrol söz konusu olmadığı için onun içinden yabancı otların, istilacı bitkilerin de çıkması, bunların yaygınlaşması da mümkün oluyor.
Belediyeler bir de tohum dağıtıyor. Bazen belediyelerimiz, farklı popülist yaklaşımlarla yine… Genelde sertifikalı tohumluk dağıtıyorlar gibi görünüyor ama bazen, her çeşidin bölge tavsiyesi var. Bazen bu konularda sıkıntılar yaşıyoruz. Konya’da bir bölgede, bir tohum dağıtılıyor, mesela Ankara’da geçen yıl Mansur Bey ciddi anlamda çeşit dağıttı. O bölgede çok yaygın olmayan bir çeşitti ama… Doğru çeşitler değil de bazen olmaması gereken dağıtımları da yapabiliyorlar.
Neticede belediyeler, bizim üyelerimizden alarak bu tohumlukları dağıtıyorlar. Sertifikalı tohum dağıttıkları zaman hiçbir sıkıntı yok. Bir de çeşidin o bölgeye uyumluluğunu dikkate alarak dağıttıklarında, en azından birliğimizden bir tavsiye ya da bakanlıktan bir görüş alarak; o çeşitleri dağıtmaları daha sağlıklı olur.
Ankara Büyükşehir Belediyesi 2022’de 8 Bin Ton Tohum Dağıttı
Belediyelerin dağıtmış olduğu tohumluklar, bazı yerlerde 10 bin tonlar seviyesinde. Sanırım Ankara Büyükşehir Belediyesi bir önceki yıl 8 bin ton dağıttı. Rakamlar oldukça yüksek. Sayın Cumhurbaşkanımız iki yıl önce bir uygulama başlattı. Her yer ekilsin, dedi. Her yer ekilirken… Her karış toprağın ekilmesi çok çok güzel… Bir de bunları sertifikalı tohumla buluşturabilirsek çok daha kaliteli, verimli bir bitkisel üretimle karşı karşıya kalırız. Baktığınızda çok kötü bir şey değil gibi görünüyor ama uzun vadede sıkıntılı bir süreç.
Mesela Antalya’da çıkın seralarda çiftçilerimize ata tohumu dediğimiz tohumları ücretsiz dağıtın, hiç kimse yüzüne bile bakmaz. Çünkü o insanlar hobi bahçelerinde üretim yapmıyorlar. Yani geçimlerini, o ürünleri ekerek, ondan geçimini temin ediyor. Ata tohumlarıyla ilgili, hibrit tohumla ilgili bizim çiftçimiz çok net, çok bilinçli. Antalya’da da gitseniz bu böyle, Konya’daki buğday üreticisine de gitseniz bu böyle, Trakya’ya da gitseniz ata tohumla ilgili bu böyle.
Ata tohumuyla ilgili bizim en büyük sorunumuz; Ata tohumu, Şehir efsanesi olmuş durumda. Şehirlerdeki belli bir kitlenin ata tohumu ile ilgili yaklaşımı var. Buradaki sıkıntı da şu: Belli bir refah seviyesinin üzerindeki insanlar, maalesef konuyu çok iyi bilmeyen profesörler, terapistler şunlar bunlar çıkıyor; televizyonlarda her gün…
Bizi hiç gördünüz mü? Bir de bizi çağırsınlar da tohumcular olarak anlatalım derdimizi… Benim eşim bile evde, bunu böyle biliyor. Ben eşime bile derdimi anlatamıyorum. Gerçekten bu, kamuoyunda yara olmuş bir durum. Nasıl çözeceğiz bilemiyoruz. Bakanlığa, ‘kamu spotu yapalım ve bu algıyı değiştirmeye çalışalım’ talebinde bulunduk…”
Gençer, yine ata tohumu ile ilgili bir soru üzerine de şunları söyledi: