Kızılay’ın Çadır Satışını Protesto Eden 87 TİP’li Yargılanıyor
87 Türkiye İşçi Partisi (TİP) üye ve yöneticisi hakim karşısına çıktı. 6 Şubat depremlerine ilk müdahalede yetersiz kalan kurumların başında gelen Kızılay’ın çadır satmasını, Kadıköy’de protesto etmek isteyen 87 Türkiye İşçi Partisi (TİP) üye ve yöneticisi hakim karşısına çıktı. Sanıklardan Deniz Gülşen savunmasında, “Kızılay, bir yardım derneğine çadır satmış. Bu insanlar AKP iktidarı döneminde öyle pervasızca davranmaya başladılar ki, depremzedenin hakkını paraya çevirmek de bir beis görmediler. Bunun üstü örtülmemeli idi. (Eylemimizle) bunu engelledik ” dedi.
11 ili etkileyen 6 Şubat depremlerinin ardından Kızılay’ın çadır satışını, Kadıköy’de protesto etmek isteyen 87 Türkiye İşçi Partisi (TİP) üye ve yöneticisi, “Toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet” suçlamasıyla 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası istemiyle Anadolu Adliyesi 44. Asliye Ceza Mahkemesi’nde hakim karşısına çıktı.
Duruşma öncesinde TİP İstanbul Örgütü Kızılay Üsküdar Şube Başkanlığı önüne çadır bıraktı ve kapısına, “Çadır Market- Halkın olanı satıyoruz” yazılı pankart astı. 44. Asliye Ceza Mahkemesi’nce Anadolu Adalet Sarayı Konferans Salonu’nda yapılan duruşmaya sanıklar ve avukatları katılırken TİP Sözcüsü Sera Kadıgil de izleyici olarak takip etti. Duruşma kimlik tespiti ve savunmaların alınmasıyla başladı.
Savunmasını yapan Aleyna Arzum Yalçın şunları söyledi:
“Kızılay’ın ürettiği çadırları depremzedelere parayla satmasını kabul etmediğimiz için buradayız. Sizler bugün burada bizi yargılamak için toplanmış olabilirsiniz ama bizim alnımız ak başımız dik. TİP üyeleri deprem haberini alır almaz bölgeye koştu. Bizler yurttaşlara gönderilen kolileri ihtiyaç sahiplerine ulaştırmaya çalışırken iktidar interneti yavaşlattı, operatörleri kapattı.
“YAKINLARINI KAYBEDENLER YANLARINDA BİZLERİ Mİ YOKSA ÖNLERİNE BARİKAT YIĞANLARI MI İSTİYOR”
Halka çadır satmaya kalkan Kızılay’ı protesto ettiğimiz için gurur duyuyoruz. Bizler ‘Sesimi duyan var mı’ diyen seslere ses olmaya çalıştık. Binlerce depremzede hala yakınlarının akıbetini bilmiyor. Kolluk kuvvetleri bizi darp ederek gözaltına aldığı zaman da dostlarımız, üyelerimiz deprem bölgesine yardım ediyordu. Dün yakınlarını kaybedenler yanlarında kimleri görmek istiyor? Bizleri mi yoksa önlerine barikat yığanları mı?
“KINIK DA DAHİL HİÇBİR YETKİLİYE DAVA AÇILMADI”
Kerem Kınık da dahil olmak üzere hiçbir yetkiliye dava açılmamışken, Can Atalay hala tutuklu. Böyle düzen olur mu? Devlet ne zaman halkını yalnız bıraksa, bu ülkenin sosyalistleri ellerini taşın altına koydu. Yargılanması gerekenler Kızılay Başkanı Kerem Kınık ve onun arkasındaki güçtür.”
“BÖLGEYE GİDEN ARKADAŞLARIMIZ BİZİ ARAYIP ‘BURADA DEVLET YOK JANDARMA YOK’ DİYEREK AĞLADI”
Sanık olarak hakim karşısına çıkan Can Soyer mahkemedeki savunmasında şu ifadeleri kullandı:
“Bizler, 6 Şubat günü sabahın ilk saatlerinde yüzlerce parti üyemizi ve gönüllümüzü Hatay başta olmak üzere deprem bölgesine göndermek için organize olduk. 6 Şubat günü Hatay’a varan üyelerimiz ve gönüllülerimiz, daha kente adım atar atmaz gözyaşları içinde bizi aradılar. Söyledikleri kan dondurucuydu: ‘Burada devlet yok, hükümet yok, AFAD yok, Kızılay yok, jandarma yok, polis yok; çadır yok, çorba yok, ilaç yok, battaniye yok; hiçbir şey yok.’
“HATAY HALKININ ARADIĞI ÇADIRLARIN NEREDE OLDUĞU ORTAYA ÇIKMIŞTI”
Şubat ayının ayazı ve karı altında tir tir titrerken insanlar, öğrendik ki Kızılay derhal bölgeye göndermesi gereken çadırları satıyormuş! Bir anda duyduk ve gördük ki, devletin bir kurumu olan, bütçesi halkın vergilerinden ödenen, anayasal görevi afet durumlarında halkın ihtiyaçlarını ivedilikle ve bedelsiz biçimde karşılamak olan Kızılay, bölgeye göndermediği çadırları parayla satıyormuş. Bu haberle Hatay halkının aradığı çadırların nerede olduğu ortaya çıkmıştı.
“YARGILANMASI GEREKENLERİ İFŞA ETTİĞİMİZ İÇİN YARGILANIYORUZ”
Olayın özeti budur. Ve tüm Türkiye gibi siz de fark etmişsinizdir ki, bugün burada yargılanmamızın hiçbir nedeni bulunmamaktadır. Bugün burada hırsızlıktan, dolandırıcılıktan, zimmetimize para geçirmekten, görevimizi ihmalden, binlerce insanın canına mal olmaktan yargılanmıyoruz. Ama yargılanması gerekenleri ifşa ettiğimiz için, protesto ettiğimiz için yargılanıyoruz.”
OYA SÖNMEZ: “EYLEM YAPMAK DEĞİL, ÇADIR SATMAK SUÇTUR”
Sanıklardan Oya Sönmez savunmasında, “Deprem felaketinin birinci yılında Kızılay’ın halktan topladığı paralarla ürettiği ve bölgeye doğrudan göndermesi gereken çadırları para karşılığı depremzedelere satmasını kabul etmediğimiz için yargılanıyoruz. Kendi halkı çadır diye ortalıkta perişan olurken soğuktan donarken, bu daniskaya, saçmalığa karşı çıktığımız için, temel hakkımız olan protesto eyleminde bize saldıran polis ama polis şiddetine maruz kalan, tekmelenen, işkenceye uğrayan bizler yargılanıyoruz. Şiddeti, işkenceyi uygulayan polisler değil biz yargılanıyoruz. Kerem Kınık değil biz yargılanıyoruz. Bu kabul edilemez. Bir gün burada Kerem Kınık ve onun gibiler de yargılanacak. Eylem yapmak değil çadır satmak suçtur” dedi.
“BU SUÇ HALKTAN SAKLANMALIYDI, BUNU ENGELLEDİK”
Sanıklardan Deniz Gülşen ise savunmasında şunları değindi:
“Halka neden çadır dağıtmadığını anlamadığımız, yıllarca yardım gelirlerini toplayıp ne yaptığını bilmediğimiz Kızılay, bir yardım derneğine çadır satmış. Bu insanlar AKP iktidarı döneminde öyle pervasızca davranmaya başladılar ki, depremzedenin hakkını paraya çevirmek de bir beis görmediler. Ama bunun üstü örtülmemeliydi, gündemden düşürülmemeliydi. Bu görev de partimize, devrimcilere aitti tabii ki. Biz bunun için eylem yapmaya çıktığımız an polis üzerimize saldırdı. Böyle olacağını biliyorduk. Basit bir basın açıklamasına bile izin verilmemeliydi. Çünkü bu derece büyük bir suç halktan saklanmalıydı. Biz bunu engelledik. Bununla gurur duyuyorum.”